Sayfalar

Bu Blogda Ara

25 Mart 2015 Çarşamba

ÖLEREK YAŞIYORUM...

ÖLEREK YAŞIYORUM...



    Kitabın Adı: Ölerek Yaşıyorum - Haldun Hürel

    Yayınevi: Dharma Yayınları - İstanbul; Mayıs 2004; 536 sayfa; Türkçe; Karton Kapak; ISBN No: 975-8729-45-4        

    

    

    Doyuruculuk : 8

    Konu Seçimi :10

    Kapak Dizaynı: 8

    Genel Olarak Kitap : 9

    


    Tek Cümleyle Kitap....

    

    Müzikle ilgilenen herkesin efsanevi 3 Hürel grubundan tanıdığı Haldun Hürel'in ilk kitabı olan 'Ölerek Yaşıyorum' , ölüm ve ölümden sonrasına dair bir cevap ararken arkeolojik keşiflerin ortaya çıkardığı gerçeklerin ışığında yol alan kurgusal gerçek bir roman... 


...........................................................................................................................................................................................    

    YAZININ METNİ :

        

    'Yaşayarak Ölüyorum' Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim görevlisi, ressam ve 3 Hürel grubunda vurmalı çalgılar çalan Haldun Hürel'in ilk kitabı. 


    Kitap oldukça ilginç ve sürükleyici bir konuya sahip. Yazar da ilk kitabı olması rağmen konuyu çok iyi bir şekilde işlemiş. Aynı zamanda yazarın kitapta adı geçen arkeolojik eserlerin resimlerine ve planlarına yer vermesi de çok güzel bir ayrıntı olarak düşünülmüş. Kapak dizaynı çok sade bir şekilde tasarlanmış. Ama gerek yazı karakteri, gerekse renk seçimi kitabın konusu ile tam anlamıyla bütünleşmiş.  


    Kitap üç ana, otuzdokuz alt bölümden oluşuyor. Bölümlendirmenin bu şekilde yapılmış olması oldukça kalın olan bu kitabın okunmasını kolaylaştırıyor.  Ayrıca bölüm adları hem konuyu özetleyici hem de okuyucunun heyecanını teşvik edici şekilde seçilmiş. 



    Yer: Bodrum... Yıl: 2095


    Kitabımızın kahramanı Türkiye'nin en büyük kültür şirketlerinden Karya Araştırma Enstitüsü kurucularından ve aynı şirketin başkan yardımcısı ünlü arkeolog Uras German. Roman German ve ekibinin antikçağa ait eserleri araştırmak için Bodrum'a gelmesi ile başlıyor. German'ı kitabımızın kahramanı yapan özelliği sürekli olarak gerçek olduğunu hissettiği rüyalar ve sesler ile karşı karşıya kalıyor olması. German kendisine büyük bir ün kazandıran arkeolojik keşiflerinin bir çoğunu, bu ağırlıklı olarak Mısırda firavun dönemine ve Antikçağ'da Karyalıların yaşadığı döneme ait olan sanal-gerçek diye adlandırılabilecek derecede etkili düşleri ve kafasının içindeki seslerin yönlendirmesi ile yaptığını iddia ediyor. Ama gerek meslektaşları gerekse nöröbiyolog arkadaşları bu düşlerin German'ın iddia ettiği gibi gerçeğin ta kendisi olduğuna inanmıyor. 


    Halikarnas'a gelmesi ile birlikte gördüğü düşler yoğunlaşan German, kaldığı otelde kendisini ilk görüşte derinden etkileyen genç ve güzel bir kızla tanışıyor. Kitabın başında bize alelade bir kadın-erkek tanışması gibi gözüken bu olayın, kitabın ilerleyensayfalarında hikayenin en önemli parçalarından biri olduğunu farkediyoruz. 



    Yer: Bodrum Yıl: M.Ö.335

    


    Tam biz de nöröbiyologlar gibi German'ın yoğun bir şekilde çalışmaktan akıl sağlığının bozulmaya başladığını düşünmeye  başlayacakken kahramanımız kalp krizi geçiriyor ve hikaye bu noktadan sonra önceden asla tahmin edemeyeceğimiz bir şekilde gelişmeye başlıyor. Çünkü German gözlerini M.Ö.335 yılının Halikarnas'ında Zenon adlı biri olarak açıyor ve okuyucu German ile birlikte kendini antikçağın en büyük savaşlarından birinin içinde buluyor, Büyük Aleksandros'un Halikarnas'ı kuşatmasına şahit oluyor ve bu sırada Aristoteles'te dahil bir çok tarihi şahsiyetle tanışıyor. 


    Hikaye ilerdikçe 2095 yılındaki Uras German, M.Ö.335 Antikçağındaki Zenon ve M.Ö. 2323 yılının Mısırında'ki Firavun Venis arasındaki bağı keşfetmek büyük bir zevk veriyor. Aynı zamanda hikaye başından sonuna dek heyecanını ve sürükleyiciliğini hiç kaybetmiyor.  


    

    Beden ve Ruh... Yaşam ve Ölüm...


    Kitabın benim açımdan en iyi yanı ise ölüme ve ölümden sonraki hayata dair sorulara cevap arıyor oluşu. Kitabın bir çok bölümünde, özellikle de son bölümlerinde insanın varlığının, ruhun ölümsüzlüğünün ve evrenin yapısının tartışıldığı diyaloglar yer alıyor. Yer yer de Aristoteles'in bu konudaki düşüncelerinden yararlanılmış.


    'Ruh, yekpare ebediyetin ta kendisiydi. Beden ne ki?.. Bir çuval!.. Et,kan ve pislikle dolu, işe yaramaz bir kemik yığını çuvalı!'


    'Ölüm,  doğmadan önceki belirsizlik değil. Yok olduğumuzu sandığımızdan sonra ki karanlık, hiç değil. Benzediği hiçbir şey yok ölümün!..'


    'Yaşam denilen enerji hiç tükenmiyordu. Bizim algıladığımızın ve insiyatifimizin dışında, sürekli devinim halinde olan bir çark gibi, ebedi ve mutlak bir enerjiyle dönüp duruyordu.'  


        


    Son söz...


     

    'Ölerek Yaşıyorum' adlı kitap ölüme ve ölümden sonraki yaşama dair yanıt arayan ve özellikle de arkeolojiye ilgi duyan herkesin büyük bir zevk ve heyecan ile okuyacağı bir roman...

..........................................................................................................................................................................................

    

    Özet....


    Ölüm ve ölümden sonrasına dair bir cevap ararken arkeolojik keşiflerin ortaya çıkardığı gerçeklerin ışığında yol alan 'Yaşayarak Ölüyorum', müzikle az yada çok ilgilenen herkesin 3 Hürel grubundan tanıdığı Haldun Hürel'in ilk kitabı. Kitap oldukça ilginç ve sürükleyici bir konuya sahip. Yazar da ilk kitabı olması rağmen konuyu çok iyi bir şekilde işlemiş. 2095 yılında Bodrum'da ki arkeolojik bir kazıda başlayan hikaye, gelişen olaylar ile M.Ö.335 Halikarnas'ın da devam ediyor ve okuyucuya geçmiş ile gelecekarasında gidip gelen zevkli bir yolculuk yapma fırsatı sunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder