Sayfalar

Bu Blogda Ara

25 Mart 2015 Çarşamba

ESKİ YUNANDA AİLE

ESKİ YUNANDA AİLE

 

Yunan toplumunda en küçük birliği aile meydana getirirdi. Aile anne, baba, çocuklardan oluşurdu. Bu birliğe zaman zaman kölelerde dahil olurdu.

İ.Ö. 451 yılında çıkarılan epigami yasasına Göre Atina’da hukuken evlilik sadece Atinalı vatandaşlar arasında geçerliydi. Eğer bu şart geçerli ise o zaman evlilikten önce engyesis adı verilen bir anlaşma yapılırdı. Bu yasal anlaşma tanıklar önünde, bir yanda damat diğer yanda gelinin vasisi olmak üzere iki taraf arasında yapılırdı. Evliliğe kadar gelin üzerinde tüm haklara sahip olan kyrios (baba), evlilik ile bu hakların tümünü damada aktarır, fakat damadın geline karşı keyfi davranışlarını önlemek için bazı koruyucu hakları elinde tutardı.

Kadın evleneceği erkeği seçmek konusunda söz hakkına sahip değildir. Erkekler genellikle ailesinin geçimini rahatça sağlayacak ekonomik bir dayanağa kavuştukları otuz yaşlarında evlenirler. Kızların evlenme yaşı ise on altı- onsekiz arasındaydı. Daha erken yaşlarda evlenmeleri de sık sık görülür.

Düğüne bağlı dinsel törenler ve aile içi kutlamalar Hera ve Zeus’a yapılan dualar ve kurbanlar ile başlardı. Daha sonra gelin ve damat için dinsel bir yıkanma töreni yapılırdı. Bu törenden sonra kız babasının evinde kutlama yemeği yenir, akşam ise, gelin çeyizi ile birlikte bir arabaya bindirilerek annesi ve damat tarafından yeni evine götürülürdü. Kapının önünde damat geline bir ayva verir, evin içinde ise ocağın yanında gelin ile damadın üzerine hurma, incir, ceviz ve bozuk para dökülürdü.

Evli bir kadının evin dışında ne kadar özgür hareket edebileceği ailesinin konumuna bağlı idi. Mesela yoksul ailedeki kadınlar geçimlerini sağlamak için dışarıda çalışmak zorunda idi. Bu nedenle tarlada, pazarda yada yardımcı olarak evlerde çalışırlardı. Ama üst tabakadan ve maddi durumu iyi olan ailelerin kadınları evdeki yaşama daha çok bağımlıydı. Onlar evde hizmetçilerden yardım görerek yün hazırlanması, kumaş dokunması gibi işlerle uğraşırlardı. Ama dış dünyadan da tamamen kopmuş değildi. Bu kesimin kadınları halka açık dini kutlamalara, sahne oyunlarına, doğum, ölüm, düğün gibi aile bireylerini ilgilendiren törenlerde evden çıkma fırsatı bulurlardı.

Erkeğin boşanmak için sadece bunu ilan etmesi yeterli idi. Kadın ise, boşanmak istediğinde babasını ya da erkek akrabalarından birini bu iş için görevlendirmek veya şehrin mahkemesine başvurmak zorundaydı. Karı kocanın anlaşarak yaptığı boşanmalar toplum için olağandı. Boşanma durumunda çocuklar babanın bakımı ve korumasından yararlanırdı.

Baba, karısı, kızları ve küçük erkek çocukları yasa karşısında reşit olmadığından kyrios (efendi) sıfatı ile anılır ve ailenin tüm varlığı üzerindeki oteriteyi temsil eder.

 

Baba çocuğun doğumundan sonra, o çocuğu büyütme yada büyütmeme konusunda tercih yapma hakkına sahiptir. Yani çocuğunu doğumdan sonraki birkaç gün içinde terk etmek hakkına sahiptir. Aile bebeği istemedikleri taktirde başkalarının onu bulması ve büyütmesi için halka açık bir yere bırakırdı. Çok sık rastlanan bu olayda genelde terk edilen kız çocukları olurdu.

 

Eğer baba çocuğun yetiştirilmesine karar verirse ailenin büyüdüğüne işaret olarak evin kapısına erkek çocuk için zeytin dalı, kız çocuk için ise pamuk iplikleri asılırdı. Doğumun beşinci ya da onuncu günü çocuk aile kutlaması için ocak başına getirilir ve böylece resmen tanınırdı. Çocuğa isim de bu tren sırasında takılırdı. Kural olarak ilk erkek çocuğa baba tarafından dedesinin adı verilirdi. Bu tören sonrasında çocuğun terk edilmesi yasal değildi.

 

Yunanlılar sadece tek bir ada sahipti; ama resmi kayıtlarda diğer kişilerden ayrılmaları için bu isme tamlayan olarak baba adı demosun sıfat biçimi eklenirdi. Kadın adları sözlükte dişil ve sayıları az olan kadın isimleri ve erkek adlarının dişil formlarından oluşurdu.

 

Çocuğun bakımını altı yaşına kadar annesi yapar, baba bu yaşa kadar çocuğun eğitim ve terbiyesine müdahale etmezdi. Erkek çocukları yedi yaşına geldiğinde evdeki kölelerden, pedagogda diyebileceğimiz, birinin yanına verilirdi. Bu pedagog çocuğun hem okula gidip gelirken ki güvenliğinden hem de eğitim ve terbiyesinden sorumludur. Hatta bu köleler erkek çocuklarını terbiye etmek için yanlarında boğumlu bir sopa bile taşırlardı.

 

Çocukların okula gönderilmesi yasal olarak zorunlu değildi. Ama genelde toplumsal baskı nedeniyle erkek çocuklar okula gönderilirdi. İlkokullar devlete bağlı değil, özel bir yapıya sahip idi. Öğretmenlerin ücretini öğrencilerin babası öderdi. Bu nedenle çocuğun okulda kaç sene eğitim alacağı babanın maddi durumuna ve keyfine bağlı idi. Ama genelde öğrenciler okuldan 15-17 yaş civarında ayrılırlardı.

 

Dersler basit sınıflarda yapılırdı. İlk olarak balmunu levhalar ve taş kalemler kullanılarak okuma yazma öğretilir; daha sonra klasiklerin okunmasına geçilirdi. Okullarda beden eğitimi ve müzik derslerine de büyük önem verilirdi.

 

Kız çocuklar ise az da olsa okula gitseler de genellikle annelerinin gözetimi altında okuma-yazma öğrenirlerdi. Aynı zamanda örgü ve kumaş dokumayı öğrenmeleri o dönem için çok önemli idi.

 

Erkek çocukları ise zanaatkarlık, esnaflık, çiftçilik gibi mesleklerde genellikle küçük yaşlarda iken babalarının yanında eğitilirlerdi. 

Bunların dışında çocukların sadece eğitim görmek ve meslek öğrenmekle uğraşmadıklarını, çocukluklarını da yaşadıklarını ve eğlendiklerini kazılarda elimize geçenoyuncaklar ve vazoların üzerindeki oyun oynayan çocuk figürlerinden anlıyoruz.

Aristoteles tam bir aile halkına köleleri de zorunlu olarak dahil eder, ama aslında eski Yunanda ailelerin sadece dörtte biri bir yada birden fazla köleye sahip olacak maddi güce sahiptir. Ev köleleri farklı işler ile görevlendirilirdi. Evin çocuklarının dadılığını, pedagogluğunu hatta süt anneliğini yapanlar vardır. Klasik Çağ Atinası’nda genel olarak kölelereiyi davranılırdı. Dini özgürlüğe sahiptiler ve hasta kölenin bakımından evin hanımı sorumlu idi. Bir çok kaynak kölelerin giyiminin özgür insanlardan farklı olmadığını belirtir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder